6 Mart 2015 Cuma

O KADINLAR Kİ

Bir mum ışığı kadar uzakta ve bir çakmak yakışı kadar yakında gibi görünse de mutlulukları, nasıl başlar, nerede biter bilinmese de gülümsemeleri, yine de tek dokunuşla yerle bir olan kumdan kaleler gibi durur dim dik karşılarında umutları…
Son çırpınışında dönerken beyaz gelinlikler içinde her kar tanesi, gri bulutlardan firar eden sıcak güneş ışınlarına yenik düşer, ne kadar direnseler de düşleri…
Ve bir çığlık gibi sessizce tünese de saksağanlar çürük dallara akşam saatleri, köşe başlarından gelen kurşun siyahı kahkahalarıyla bölünür telaşları…
''Nasılsa yürek soğur'' diye başlar sözler loş sofralarında ahşap evlerin. Arka odada bekleyen cenaze gibi suskun ve katıdır yalnızlıkları…
Tek notadan yapılan şarkıların uyumsuz ahengi ile sallanırken kahverengiye çalar kırık palamut yaprakları, baharı yıllarca bekleyen kumrular gibi sedef gözyaşları ile ıslatırlar toprağı…
Ayrılık; yalnızlığa daha uzak, umuda yakındır şimdi.
Her ayak sesinde ürperir taze fidanlar ve son okunan kitaptan, karalanmış bir satır gibi kaybolur boşlukta kadınlar…
O kadınlar ki; tenha sayfalarda bir kenar süsü kadar ince ve vazgeçilmezdir. Her ağıtın gözyaşı, her kahkahanın yansıya mata yakın parlaklığıdır.
Ve umutlar, düşler, telaşlar, ayrılık ve yalnızlıklar, hasret ve acılardan yana her şey hanelerine koyu harflerle yazılanlardır.
İpleri özensizce gevşetilmiş bir kucak renkli balon gibi gökyüzünü renklendiren ve uzaklaştıkça küçülüp grileşen haykırışlardır.
O kadınlar ki; bir mum ışığı kadar uzakta ve bir çakmak yakışı kadar yakındadır.

Her şey sizin istediğiniz gibi olsun. Yüzünüzden gülümseme, yüreğinizden sevgi eksik olmasın.
Sevgilerimle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder